Eleştiriye zerre kadar tahammülü olmayan her vesayet sistemi gibi Akp iktidarı ve yandaşları da, muhalifleri hain, terörist, ajan ilan edip toplumu germeye, kutuplaştırmaya devam ediyor.
Bir Akpli ile konuşurken çoğu zaman 28 Şubat zihniyetinden biriyle konuşuyormuş hissine kapılıyorum. O kadar benzer bir dil kullanıyorlar ki öyle hissetmemek mümkün değil!
Bir zamanlar devleti tağut olarak görüp Cuma namazlarına bile gitmeyen Akp zihniyeti için devlet şimdilerde en kutsal varlıklar arasına girmiş bile!
"Ekmeğini yediğin devlete ihanet edemezsin!"
"Beğenmiyorsan defolup git!"
"Burası sizin vatanınız değil, kendi vatanınıza gidin!"
" Vatansızlar!"
28 Şubatın en çetin dönemlerini yaşamış biri olarak o dönemin dili ve bu söylem arasında hiçbir fark olmadığını söyleyebilirim. O zamanki vesayet de "İrtica İran'a! "
"Modern ve çağdaş Türkiye'de size yer yok!"
"Devletin kurallarına uyacaksınız yoksa biz size haddinizi bildirmesini biliriz!"
diyerek müslümanları ötekileştiriyordu.
İleri demokrasi ve hukuk ile yönetilen toplumlarda, birey devlet için değil, devlet birey için vardır. Devlet milletin vergileriyle varlığını devam ettirir. Ve bu vergiler karşılığında bireye en iyi hizmeti sunmak zorundadır. Iktidardaki hükümet, devletin imkanlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanamaz. Farklı olanları ötekileştirme, düşman gibi gösterme, devletin gücünü(!) sözüm ona gösterme, tehdit olarak görme, tehdit etme, yok etmeye çalışma dikta rejimlerin en belirgin özelliklerindendir.
Dikta rejimlerde devlet kutsaldır ama sadece halkın başına balyozu indirmek için! Yoksa muktedirler istediklerinde devletin en hassas mekanizmalarıyla halkla dalga geçercesine oynayabilir. Yasama, yürütme ve yargı birbirinden ayrı gibi görünse de aynı derin elin kontrolünde ve o ele hizmet eder. Hiç şüphesiz burada en büyük yarayı yargı alır. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin(!) hukuku işler. Eğer muhalifsen, her an kapın kırılabilir, içeri alınabilirsin! Kanun mu? Ona uygun bir kanun sonradan çıkarılır!
Keyfiliğin doruk noktası! Halkın yaklaşık %85 boşuna "Hukuk öldü" demiyor!
28 Şubat bu kadar şiddetli değildi. O zaman da keyfilik vardı. Ek Kararnameler hazırlanıp başörtüsü, dini faaliyetler, imam hatipler engelleniyordu. Ama hukuku bu kadar açıktan çiğnemeye, masum müslümanları terörist ilan etmeye kimse cesaret edemiyordu.
Dikta ve faşist yönetimlerde Devlet baba yavrularını yiyerek ayakta kalır. Bu uğurda ölmeyi reddeden "karaktersiz baba" olur.
"O zaman neden abin askerliği seçti?" olur. Şehit olan kardeşi için canı yanan rütbeli asker bile hain olur, meslekten atılır. Bu da yetmez "tutuklansın" denir!
Oysa ölçü bu olmalı "Bireyi yaşat ki, devlet yaşasın."
Dikta rejimlerde "suç" yok "makul şüphe" vardır. Rejimi eleştiren herkesi tehdit olarak görür. Devletin bütün güç ve imkanlarını arkasına aldığı halde paranoyalarla yatar kalkar. Fişledigi halkından korkar! En küçük bir eleştiriyi devlete tehdit, devlet erkanına hakaret olarak algılar ve gereğini hemen yapar!
Sen kimsin devlete kafa tutuyorsun?
Senin ne haddine devletin işine karışıyorsun?
Sana ne oluyor, bırak devlet işini yapsın?
Ben mi? Ben halkım! Devletin varlık sebebi halk! Hükümeti denetleme hakkına sahip halk! Anneyim, eşim, evladım, dostum, kulum, insanım, halkım ben! Vatanını çok seven ona yanlış yapanı eliyle diliyle düzeltmeye çalışan halkım ben!
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırım!
Adaletin temsilcisi Hz Ömer "Bir idareci olarak yanlış yaparsam ne yaparsınız?" diye sorduğunda "Gerekirse seni kılıçlarımızla düzeltiriz." diyen ümmet, hangi ara sırf sizin elinizde diye güce tapar hale geldiniz?
Yoğun güç zehirlenmesi yaşayan bu ümmete, hak hukuk oksijen takviyesi lazım. Acil hem de çok acil!
Psikolog SÇ
Gündem ve haber analizi, eğitim, kariyer, bireysel gelişim üzerine faydalı testler ve makaleler. Bireysel ve toplumsal sorunlara çözüm önerileri.
28 Haziran 2016 Salı
Ben Kim miyim?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAllah razı olsun gerçekten tam kapak olmuş bu güç delisi İslamcılara.
YanıtlaSil