Öğrenci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Öğrenci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Haziran 2016 Pazartesi

Bir Veda Mektubu



Bir insan öleceğini hissedince neden başkasına değil de öğretmenine mektup yazmak ister? Bu sorunun cevabını bulduğunuzda, Hizmetin neden bitirilemeyeceğini de anlayacaksınız.

Bir Veda Mektubu...
Öğretmenim! Size 16 Ağustos'un yakıcı sıcağına yenik düşmüş Yalova'daki evimden yazıyorum. Saat gece yarısını henüz geçti. İçimde tuhaf bir his var Sanki, size şimdi yazmazsam, bir daha hiç yazamayacakmışım gibi geliyor. Hayatla hesaplaşmak için bu son fırsatımmış gibi hissediyorum. Hatırlar mısınız, yurttan kaçtığımız akşam, bizi bilardo solununda yakalamış ve yurda döndüğümüzde bana, " Fatih, bilir misin ki, dünyanın en mutlu cimrisi, edindiği gerçek dostlarını muhafaza edebilendir? Biz gerçekten dostsak, arkadaşlığımızı bilardo ya değişmezsin. " demiştiniz. Sonra uyuyor numarası yaptığım o gece, " Allah'ım, öğrencilerimi çok seviyorum! Bana, onların yüreklerine tesir edecek sözleri söyleyebilme gücü ver. Bilmiyorlar, bilseler böyle davranırlar mıydı? " diye dua edişinizi, battaniyemin altında akıttığım gözyaşlarımla dinlenmiştim. Ah öğretmenim! " Bu adamın bizimle ilgilenmesinde çıkarı ne? diye, için için bir öfke duydum, ilk zamanlar. O zamana kadar ya bir karşılık beklenen " eğer " türü sevgiyle karşılaşmıştım: " Eğer iyi bir çocuk olursan, ailen seni sever." "Seni seviyorum, çünkü o kadar zengin ve ünlüsün ki." Hep düşündüm; karşılıksız veya mevcut bir duruma bağlı olmayan gerçek sevgi var mı diye.Ta ki sizin bizimle paylaştığınız, " her şeye rağmen sevmek " duygusuyla karşılaşıncaya kadar.
Düşünsenize öğretmenim; sigara içmeme, size defalarca yalan söylememe ve birçok kötü alışkanlığıma rağmen sevdiniz beni. Ne güzel bir insanı, bütün kötü huylarına rağmen sevebilmek! En çok ihtiyacımız olan sevgi de bu değil midir? Kalbinizin derinliklerinde dünyada kimsenin size aldırmadığını ve sizi gerçekten sevmediğini düşünseydiniz, edindiğiniz mal veya şöhretin, başarı veya unvanların sizin için bir önemi kalır mıydı? Dünya başınızın üstüne çöküvermez miydi? Günün birinde gerçek ve doyurucu bir sevgiye ulaşabileceğiniz umudu olmasa, hayatınızın geri kalanını nasıl yaşayabilirdiniz?
Ne olur öğretmenim, hep böyle kalın! İnanın, üniversiteyi kazanamasam veya son dakikalarımı yaşıyor olsam da; bunu bize tattırmanızın verdiği mutluluk, her şeye bedeldi. Bundan sonra öğrenciniz olma mutluluğunu yaşayabilecek öğrencilerinize de, şu dileklerimi aktarabilir misiniz?
" Arkadaşlarım, kardeşlerim, ağabeylerim!...Sizce bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl kaç defa gün ışığıyla uyandınız? Kaç kişiye, sırf içinizden geldiği için bir hediye aldınız? En son ne zaman mektup yazdınız veya eski arkadaşınızı aradınız? Bunlar aslında önemsiz gibi görünen küçük ayrıntılar değil mi? İyi bir hayatın bunlar gibi birçok küçük şeye bağlı olduğunu düşündünüz mü hiç? Öyleyse bundan sonra bir düşünün. Yayılın çimenlerin üstüne. Acele edin. Er veya geç, çimenler yayılacak üzerinize! "

Canım öğretmenim! Bilseniz, şu an o kadar rahatım ki! Saat 03:00'e geliyor. Artık uyuyabilirim, hem de bir daha hiç uyanmamacasına...  Hoşça kalın! Sizin "her şeye rağmen " sevgininize layık olamayan ama sizi her zaman sevecek olan yaramaz öğrenciniz.

Bu mektup 17 Ağustos depreminde vefat eden Mesut Fatih Çelik'in depremden kısa bir süre önce öğretmenine yazdığı mektubudur. Fatih, üniversite imtihanında Bilkent Üniversitesi, işletme ( burslu ) bölümünü kazandığını öğrenemedi. Mektubu Fatih'in annesi, enkazın altında bulup öğretmenine getirmiştir.






Psikolog SÇ